Türkiyenin Sanal Gelişim Ortamı product by:cem uslu
giriş yaptığınız için teşekkür ederiz üye olmak için lütfen üye ol butonuna tıklayınız üye olmadan linkleri göremezsiniz bol bol mesaj yazın içerik paylaşın iyi forumlar
Kardak krizi gerçekte neydi?  B-130911-%C3%BCnlem

ACİL MODERATÖR ALIMI VARDIR
MODERATÖR OLMAK İSTEYENLERİN
ÖZEL MESAJ ATMALARI RİCA OLUNUR

design by cem uslu
copyrighty 2010
Türkiyenin Sanal Gelişim Ortamı product by:cem uslu
giriş yaptığınız için teşekkür ederiz üye olmak için lütfen üye ol butonuna tıklayınız üye olmadan linkleri göremezsiniz bol bol mesaj yazın içerik paylaşın iyi forumlar
Kardak krizi gerçekte neydi?  B-130911-%C3%BCnlem

ACİL MODERATÖR ALIMI VARDIR
MODERATÖR OLMAK İSTEYENLERİN
ÖZEL MESAJ ATMALARI RİCA OLUNUR

design by cem uslu
copyrighty 2010
Türkiyenin Sanal Gelişim Ortamı product by:cem uslu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Türkiyenin Sanal Gelişim Ortamı product by:cem uslu

Her türlü konuda bilgi paylaşımınızı sağlayacak mükemmel bir forum
 
AnasayfaHOŞGELDİNİZAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
koreanfans köşesi için uploadlar başlamıştır film müzik ve kore kültürüne ait yüzlerce eseri ve fotoğraflarını buradan bulabilirsiniz

 

 Kardak krizi gerçekte neydi?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 675
Doğum tarihi : 24/08/91
Kayıt tarihi : 07/07/10
Yaş : 32

bi zar at bakalım
tecrübe:
Kardak krizi gerçekte neydi?  Left_bar_bleue100/100Kardak krizi gerçekte neydi?  Empty_bar_bleue  (100/100)

Kardak krizi gerçekte neydi?  Empty
MesajKonu: Kardak krizi gerçekte neydi?    Kardak krizi gerçekte neydi?  I_icon_minitimePtsi Tem. 19, 2010 1:20 pm

Kardak
krizi gerçekte neydi?






Ergenekon davasında yargılanan bazı askerlerin, Kardak
kriziyle ilgili açıklamaları kamuoyunun ilgisini çekti. İşin ilginç tarafı, o
olaya dair her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Düşünün ki, Ertuğrul Özkök gibi
birisi bile her zamanki laubaliliği ile senaryolar yazdı köşesinde. Aslında
Kardak olayı tam olarak neydi, kimse bilmiyor. Gazete haberlerinden hareketle
hikayeler yazıyor herkes.
Ben prensip olarak tanık olduğum devlet olaylarından pek söz etmem. Birlikte
çalıştığım devlet adamlarının tanık olduğum sırları ise benimle mezara kadar
gidecektir. Ancak zaman zaman, bir tarihi olay ele alınırken o derece 'balans'
bozuluyor ki, bir 'ayar' yapmak vacip oluyor. İşte Kardak bunlardan biri ve
olayın yakın tanığı olarak bir de benden dinlemek gerekecek.

KARDAK TOPLANTISI
Türkiye, 24 Aralık 1995 seçimlerinden çıkmış. Hiçbir parti hükümet kuracak
üstünlüğü sağlayamamış seçimlerde. Nasıl koalisyon olacağı belli değil. Tam
hükümet arayışlarının sürdüğü o günlerde, Türklere ait bir ticari gemi, Kardak
açıklarında bozuluyor. Yunan savaş gemileri hemen olay mahalline geliyorlar ve
duruma el koymak istiyorlar. Türkiye haklı olarak, Yunan savaş gemilerinin
Kardak kayalıkları üzerinde hak iddialarına tepki gösteriyor ve kriz böylece
başlamış oluyor. Yunanlılar kayalıklara papaz-sivil- asker karışımı bir
topluluğu çıkarıyor ve Yunan bayrağını dikiyorlar. Türkiye geriliyor birden.
Başbakan Çiller bakanlar kurulu toplantısından çıkarken o tarihi sözü söylüyor:
"O asker gidecek, o bayrak inecek!"
Ertesi günü, Başbakanlık konutundayız. Toplantı odasında Kardak krizi
konuşuluyor. Masanın etrafında İçişleri Bakanı var. Deniz Kuvvetleri Komutanı
var. Dışişleri Bakanı Müsteşarı var. Tapu Kadastro Genel Müdürü var. Başbakan
Çiller, sakin bir sesle soruyor: "Arkadaşlar, söyleyin bana, bu Kardak
bizim mi değil mi?" Başta Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya olmak
üzere, herkes büyük bir iştahla, 'bu kayalıklar hakkında bir Yunan iddiasının
söz konusu olamayacağını, kayalıkların Türkiye'nin doğal uzantısı
olduğunu" uzun uzun anlattılar.
Bütün anlatılanları sakince dinleyen Başbakan Çiller, sesini o kadife tondan
çelik tona yükselterek şu sözü söyledi: "Bu kayalıklar bizimse, Yunan
gemilerinin orada ne işi var." Herkes dondu kaldı. Çiller, şaşkın bakışlar
arasında yüzünü Güven Erkaya'ya döndü ve "Paşam, madem bu kayalıklar bize
ait, o vakit Yunan gemilerinin oralarda dolaşmasına müsaade edemeyiz. Size
Başbakan olarak emrediyorum, batırın o gemileri" dedi. Bütün heyet bu
sözlerden sonra dondu kaldı. Fakat, Başbakan'ın kararlı olduğu anlaşılınca,
amiral Güven Erkaya, "Başüstüne sayın Başbakanım" demek zorunda
kaldı.

ÇILDIRMIŞ BU KADIN!
Deniz Kuvvetleri Komutanı Erkaya 'başüstüne' demişti ama daha kapıdan çıkarken,
yanındakilere "Bu kadın çıldırmış, bizi Yunanistan'la savaşa sokacak"
demeye başlamıştı. Başbakan aynı emri Genelkurmay Başkanı'na da vermişti. Genel
Kurmay Başkanı sorumluluğu Güven Erkaya'nın üzerine atıp Başbakan'ın
sıkıştırmalarından kurtulmak istemişti. Dakka başı arıyordu Çiller, "Ne
oldu, hazırlıklarınızı yapıyor musunuz?" diye soruyordu. Her seferinde
amiral Erkaya'dan "Çalışıyoruz efendim" cevabını alıyordu.
Oysa bir çalışma vardı tabii ama Yunan gemilerini batırma çalışması değil,
"Bu çılgın kadını nasıl durdururuz" çalışmasıydı yapılan çalışma.
Nitekim Güven Erkaya ve Dışişleri Bakanı Deniz ****** kafa kafaya vermişler,
"Bu işten nasıl sıyrılırız"ın hesabını yapıyorlardı. Her ikisi de
Tansu Çiller'in bu meseleyi iç politika hesapları yüzünden kullanmak
istediğinde hemfikirdiler.

"KORKAK BUNLAR"
Çiller hakikaten gergindi. Birilerinin, verdiği emri savsakladığını görüyordu.
Devlet direniyordu. Oysa Çiller'in acelesi vardı. Çünkü Amerikan yönetimi geçen
saatler içinde Çiller'in operasyon emrini duymuş ve endişeye kapılmıştı.
Amerikan yönetiminin güçlü adamı Richart Holbrooke, ısrarla Çiller'le görüşmek
istiyordu. Çiller'e telefonda sakin olmasını söyleyen Holbrooke, Çiller'in
"Siz gidin Yunanlara yapın bu telkinlerinizi. Bayrak inecek, askerler
gidecek, aksi halde Türkiye egemenlik haklarını kullanacaktır" sözlerini
dinledi.
Bu arada ilerleyen saatlerde Başkan Clinton devreye girmişti. Çiller'i arıyor,
görüşmek istiyordu. Ama Çiller, Clinton'un telefonlarına çıkmadı. ABD
Başkanı'yla konuşup kendisini bağlamak istemiyordu. İstiyordu ki, Yunan
gemilerine gerekli operasyon yapılsın ve ondan sonra gerekli diplomasi
yürütülsün. Fakat yaptığı zamanlama planı pek doğru değildi. Çünkü asker ve
işbirlikçi siviller Başbakan'ın emrini yerine getirmiyorlardı. "Tabansız,
korkak bunlar" diye söylenip durdu günboyu. Bizim askerler ve diplomatlar
Hemen Amerika'yla ilişki kurdular. Yunan Genel Kurmayı, Yunan Dışişleri, Bizim
Dışişleri ve bizim askerler "çözüm modeli" geliştirmeye çalıştılar.
Ben ikinci kayalığa bayrak çekme formülünün bu mesai sonunda ortaya çıktığına
inanıyorum. Türkiye Başbakanı Çiller, askerler ve diplomatlar tarafından atlatılmış
ve yandaki kayalığa gece yarısı Türk bayrağı çekilerek denge sağlanmış, ertesi
gün de her iki kayalık da boşaltılmıştı. Bayraklar inmiş askerler gitmişti,
çözüm bulunmuştu.

Çiller ne yapmak istemişti?
Çiller Yunanistan'la bir savaş mı istemişti? Hayır, ilgisi yok. Şunları
amaçladığı çok açıktı:
1- Yunanlılara Türkiye'nin burnunun dibine sokulup kabadayılık yapmanın bir
bedeli olduğunu göstermek.
2- Ege'deki haklarımız konusundaki kararlılığımızı dünyaya hissettirmek.
3- AB'ye, "Türkiye'yi AB üyesi yapmazsanız Doğu Akdeniz'de barış
olmaz" mesajını vermek.
4- Ve tabi ki iç politikada bu gelişmeleri lehte kullanmak.
Ama kim derse ki, Kardak krizi stratejisi olmayan ve sadece iç politika
kaygıları ile üretilmiş bir krizdir, bilmeden konuşuyor. O krizden bu yana
Ege'de Türkiye'yi tedirgin edecek bir olayın yaşanmadığını da hatırlatmak
isterim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://wiki.yetkin-forum.com
 
Kardak krizi gerçekte neydi?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Türkiyenin Sanal Gelişim Ortamı product by:cem uslu :: GENEL KONULAR :: GELİŞİM HABER MERKEZİ-
Buraya geçin: